Feyyaz Kayacan “Bir Deli Değildir”

5 Nisan, Feyyaz Kayacan’ın ölüm yıldönümüydü. Okuyunca vurulduğum Bir Deli Değilin Defterleri öyküsü ile ilgili yazmak istedim bugün. Bu yazıya ulaşan herkesin okumasını öyle çok istiyorum ki neredeyse öyküyü buraya yeniden yazacağım. Naçizane sözlüğünü yapmak istedim bende. Naçizane, çünkü bir yazarla beraber delirmek öyle kolay değil. Zihnin en parlak tarafından süzülmüş kelimeleriyle, duvarları beyaz yastıklı odada oradan oraya çarpılabilmek için aynen onunki gibi aydınlık bir zihin gerekiyor.

Bir Deli Değilin Defterleri

Elimden geldiğince Feyyaz Bey, yoksa o aydınlığa ulaşmak ne mümkün.

Belleğin Hileleri: “Alışkanlık işte. Alışkanlık değil de belleğin hileleri. Her sabah kendi evimdeymiş gibi uyanıyorum. Gözlerim bir sürü eşyayla dolu olarak. Ama sağımı solumu gözlerimle yokladıkça eşyalar bir bir siliniyor. Kendimi gene çelik bir boşluğun içinde buluyorum. Kendimi yeni baştan kuruyor, ayarlıyorum.”

Çaydanlık: “Doktor gene geldi. Vermiş olduğu öğütleri hap örneği günde üç kez yutup yutmadığımı saptamak için. Aynı reçeteyi yeniden yazarmış gibi ‘senin karın yok’ dedi. Bol keseden bir kesinlikle. Kuru kuru güldü sonra. Ben buna dayanamadım. Çaydanlık oldum.”

Delilik: “Yoksa ben yok mu olmuşum? Görünürdeki ben, sol elimin sildiği ufak bir kalıntı mı? Öyle şey olmaz. Delilik bunu sanmak. Ben, bütünüyle ve tepeden tırnağa sol elimin kendisi olsaydım, böylesine özler miydim ve arar mıydım karımı? Sol elim, karıma bol bol el koyduğuna göre onun böyle bir gereksinimi olamaz.”

delilik

Doktor: “Gerçekten odun kafalı, ahşap beyinli bir adam bizim doktor. Yani akıl terzisi, yani akıl badanacısı.”

Düdüklü Tencere: “Niçin gelmiyor doktor? Hücremin duvarında bir el belirdi. Kelebeğe benzeyen. Bazen bir yarasaya. Bir kıpırdayacak olsa kanatları, kıyametler kopacak gibime geliyor. Ensemin dibinden bir ıslıktır yükselmekte. Yoksa ben bir düdüklü tencere mi oldum?”

Herkes: “Dün de geldi. Onla birlikte cımbızımsı bir ışık sızdı içeriye. Bu ışıkla sözde içimdeki karanlığın kılını çekecek, kapaklandığını söylediği kişiliğimi herkesinkine benzer bir göze, bir ağıza, bir bilince kavuşturacak. Ama herkes ne demek? Gözler birbirine benzemez. Ağızlar başkadır. Bilinçler de öyle. Herkes, değişik kişileri kapsayan bir sözdür. Amasya elması ya da engürü armudu değiliz ki hep bir kalıptan çıkmış olalım. Birbirimize benzeyelim. Delilikler bile birbirine benzemez.”

İlgisizlik: “Bir şeyi oluruna bırakmak ilgisizlik demektir.”

Oda: “Bu benim odam deyince rahatlıyorum. Bunu söylemekle kesin bir ayrım yapmış oluyorum. Eski odamla, evimdeki odamla şimdiki oda arasında. Yavaş yavaş bu odayla da bir uzlaşmam olacak. Bir yakınlık. Ama bu bir oyun. Yalnız görünürde odaya göstereceğim bir yakınlık. Beni rahat bırakması için. Yalancı uysallığımla iyice üstesinden geleceğim, iyice hiçleyeceğim bu şu döst nöbetçi duvarı.(…) Ya her sabah başka bir odada uyandırsalar beni? Düşünmeye bile gelmez. Bunca odayla kim başa çıkabilir. Her sabah değişik bir odanın içinde insan kendini nasıl yeniden bir araya getirebilir?”

Sol El: “Islığın ensemde zonkladığını duyar duymaz dürbünü indirir, elimi dinlendiririm. Araştırmalarım işte en çok bu yüzden uzuyor, zorlaşıyor. Bir eli yorulunca ötekisini, yani sol elini niçin kullanmıyor bu adam denilebilir? O elimi kullanmıyorum. O kör elimdir çünkü. Yabancı gelmeye başlamıştı birkaç zamandır. İşte böyle düşündüğüm de oluyordu ara sıra. Sonra bir gün dürbünün tam ortasında, kirpiklerim gözüme çivi çivi batarken kuşkulandım. Ya sol elim benim değilse?”

Feyyaz KayacanSözcükler: “Sözcükler yok mu bir anlatabilsem onları, onlarsız yaşayabilsem, karımınyerini alacak, yerini dolduracak deyimler, fiiller, kipler, sıfatlar aramanın tutkusundan kurtulacağım. Eti, kemiği, kanı, kası, elleri, gözleri, kişiliği ve suçları, duyguları hep harflerden oluşuk bir yedek-kadının, bir sözde-kadının her şeye rağmen eşliğini özleme illetinden sıyrılacağım. Bir deyime, bir harf topluluğuna ‘’karımsın’’ denilir mi? Her sözcük içimde kalıyor. Bir çıkmazla mektuplaşmak gibi bir şey. Şöyle demirden bir unutkanlığa kaskatı uzanabilsem, bir kurtulsam zindan sözcüklerden…(…) Sözcüklerin ta ardına, uzağında bir yere gitmeki isterdim, alacaklı kuşkuların, benimde bağdaş kuran uykusuzlukların derilmediği. Başımı sokacak bir boşluk arıyorum. Konuşmayan, düşünmeyen, yazısız, alfabesiz bir boşluk.

Mutsuzluğun geliri olmamalıdır sözcükler.”

Yalnızlık: “Benim gerçekte tek pencerem yalnızlık.”

Eda YavasEda Yavaş
İpekli Mendil Yazarı

Feyyaz Kayacan “Bir Deli Değildir”” üzerine bir yorum

  1. Geri bildirim: Popüler Kitap Listelerinde Pek Görmediğimiz 14 Kitap

Yorum bırakın